Peki ya nadiren yaptığımız gibi Paris gibi sıradışı bir şehrin sokaklarında gezersek ne olur?

Paris ismi bile hayallerden, ideallerden ve duygulardan bahsediyor. Bir Parisli için bile bu böyle. Ancak Paris aynı zamanda, daha dünyevi bir açıdan bakarsak, kentsel bir afet, şehir planlamacıları trafik açılmasın istiyor olmalılar. Yine de sizi bir semtten diğerine, bir dünyadan bir başkasına en rahat taşıyacak araç arabadır. Özellikle de gece..

Tünelde bir otomobil

Vendôme Valsi

Sokaklarda kayarak ilerliyoruz, bu değişik dünyalardan ikisinin arasındayız: Biri devrimin mabedi ve kızgın protestocuların toplanma yeri olan Place de la Bastille; diğeri sarayların ve mücevhercilerin güzel ama ketum, soğuk ve katı, sizi imparatorluk günlerine götüren Place Vendôme.

Bu iki dünya arası yalnızca altı daki; onları Rue Saint Antione, Rue de Rivoli ve Rue de Castiglione ayırıyor. Sonuncusu aniden bir dans pisti kadar düzgün, sonsuz bir arnavut kaldırımlı yola dönüşüyor. Burada, arabaya meydanın ortasındaki Vendôme sütununun etrafında vals yaptırma arzusuna kapılıyorsunuz.

En sonunda ulaştınız. Eyfel Kulesinin görünüşünü herkes bilir ancak  saf boyutu sizi yine de şaşırtıyor. Perçinli demirden yapılmış Bir-Hakeim köprüsünden, Eyfel Kulesi mükemmel bir boyutta ve çevresiyle uyum içinde görünüyor.

Her ne kadar kalıp hayran hayran izlemeye devam etmek istesek de Paris’in Périphérique Parisien gibi diğer insan yapımı harikaları da bizi bekliyor. Burada hayran olunacak fazla bir şey yok. Tabi pek çok köprüsünün birinden geçmek için yapılan dönüşü saymazsanız. Dördü yayalar, 17 tanesi de metro ve tren hatları için.

Hafifçe gaza basarak kayıp, Paris’in iki yakasını birbirine bağlıyoruz. Şehrin en eski köprüsü Pont-Neuf. Tüm barok ihtişamıyla Pont Alexandre III sizi Champs-Élysées’nin yakınlarından alıp Les Invalides ve Napoleon’un mezarına kadar götürüyor. Pont de Grenelle’in merkez iskelesinde Özgürlük Anıtı’nın taslağı bulunuyor ve bir geminin başındaki süs gibi New York’taki kız kardeşine doğru uzaklara bakıyor.

Eiffel Kulesi - Paris

Sınırları Bulanıklaştırmak

Çok uzun zaman boyunca, Paris’in iki yakası birbirleriyle sert bir karşıtlık içindeydiler. Sol yakada sanatçılar, öğrenciler ve otorite karşıtları; sağda ise Bourse [borsa], en güzel mahalleler ve Palais Royal vardı.

Bugünlerde bu ayrım bulanıklaştı. Sol yakada çeşitli bakanlıklar var ve modern sanat çoğunlukla sağ yakaya geçti.

Ulusal miraslarına gelince çoğu zaman alçak gönüllülük sergilemeyen Fransızlara göre dünyanın en güzel caddesine geliyoruz. Ama aynı zamanda Champs Élysées bir hayal kırıklığı olabilir. İlk olarak, sabahın erken saatlerinde bile asla boş olmuyor, ve eskiden yol boyunca devam eden ve otomobille alışveriş yapmanızı sağlayan küçük servis yolları artık yok.

Périphérique Parisien Fransa’nın en işlek yolu. Şehrin sakinleri her gün dur-kalklarla saatler harcıyorlar. Ama tabi ki geceleri yol açık. Saatte 80 km hız limiti ile Magny-Cours’dan bahsetmiyoruz burada ancak şehrin ana caddelerindeki 50 km/sa hız limitine kıyasla daha hızlı. Hız kontrolünü ayarlayınca, bir tur yarım saat sürüyor. İniş yapacak bir uçak gibi şehrin etrafında dolanıyorum ve Paris’in 36 kapısından birinden yeni bir giriş noktası belirliyorum.

Paris’in her sokağının anlatacağı bir hikaye var. Ve otomobil bu hikayeleri dinlemek için en harika yol arkadaşı oldu. Bakalım güneş doğmadan başka hangi tür Parisleri ziyaret etmeye vaktimiz var?

Sürücülerde Daha Fazlası

Londra

Tan ağarırken trafik sıkışıklığından ve hıncahınç dolu sokaklardan uzak Londra'yı keşfetmek için yazımızı okuyun.

Madrid

İspanya’nın başkenti son derece hareketli ve uykunun her an partiye dönüşebileceği bir şehir. Buna rağmen, motor sporları muhabiri James Mills bizlere bambaşka bir hikaye anlatıyor olacak.